Biliyoruz ki bugüne kadar toplu sözleşme sürecinde uyuşmazlıkların hakem heyetine taşınması, hiçbir zaman kamu çalışanlarının lehine sonuçlanmamıştır.
Hakem heyetinin yapısı, aldığı kararlar ve geçmişteki örnekler açıkça göstermektedir ki, bu yol kamu emekçisine kazandırmamış,
kaybettirmiştir.
Dolayısıyla yetkili konfederasyon bu defa aynı hatayı tekrarlamamalı, masa başında çözümsüzlüğe imza atmamalıdır. Çünkü artık herkesin bildiği gibi “sonu baştan belli” olan bir hakem heyeti sürecine girmek, kamu çalışanlarını oyalamaktan başka bir anlam taşımayacaktır.
Bugüne kadar hiç denenmeyen bir yol vardır ve artık bu yol denenmelidir: Mali anlaşmazlığı hakem heyetine taşımak yerine, anlaşmazlık sürecinin devam etmesi sağlanmalı, çözüm için doğrudan adres Türkiye Büyük Millet Meclisi gösterilmelidir.
Bu yöntem, kamu çalışanlarının iradesini hiçe sayan bir “hakem heyeti çıkmazı”na mahkûm olmaktan çok daha doğru, çok daha onurlu bir yol olacaktır.
Çünkü milyonlarca kamu çalışanının ve emeklinin kaderi birkaç kişinin kapalı kapılar ardında verdiği kararlarla belirlenemez; bu mesele milletin iradesini temsil eden Meclis’in gündemine taşınmalıdır.
Bizim talebimiz nettir: En düşük memur maaşı, en düşük işçi maaşıyla eşitlenmelidir. Yetkili konfederasyon, bu toplu sözleşmede farklı bir yol izlemeli bunun için hakem heyeti çıkmazına girmemeli, çözümün Meclis’e taşınması denenmelidir.
Sendikal irade, bu tarihi sorumluluğu yerine getirmelidir.
TEÇ-SEN GENEL MERKEZİ

Sendikamız Genel Merkezinin 15/08/2025 tarihli ve 99 sayılı kararı gereğince; 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde Kamu İşveren Heyetinin, memur ve emeklilerin 2026-2027 yıllarını kapsayan döneme ilişkin açıkladığı zam teklifinin kabul edilemez bulunması nedeniyle, bu teklifi protesto etmek ve haklı taleplerimize dikkat çekmek amacıyla, 18 Ağustos 2025 Pazartesi günü sendika üyelerimizin katılımıyla tüm gün iş bırakma eylemi yapılacaktır.
Üyelerimizin iş bırakma eylemine veya sendikamızın alacağı her türlü eylem kararına katılmakta hiçbir tereddüt yaşamasına veya çekinmesine gerek yoktur.
Çünkü Başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay olmak üzere tüm yüksek mahkemelerin iş bırakma ile ilgili yargı kararları neticesinde oluşan içtihata göre İş Bırakma Eylemlerine katılan sendika üyelerine karşın Disiplin Soruşturması Açılamaz veya Disiplin Cezası Verilemez.
AYRICA MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINCA DA İŞ BIRAKMA EYLEMİNE KATILAN PERSONELE DİSİPLİN CEZASI VERİLEMEZ GÖRÜŞÜ VERİLMİŞTİR.
Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliğinin 27 Şubat 2012 tarihli ve 17848 sayılı “Sendika Eylemi ” konulu yazısında “Danıştay 12. Dairesinin 2004/4148 Karar ve 2004/4209 Esas sayılı kararında; sendikal faaliyet kapsamında bir gün göreve gelmemek fiilinin mazeret olarak kabulü gerektiğinden, 657 sayılı kanunun 125/C-b maddesinde öngörülen “özürsüz olarak bir gün göreve gelmemek” fiilinin sübuta ermediği sonuç ve kanaatine varıldığından, disiplin suçu teşkil etmeyen eylem nedeniyle davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” açıklamalarına ve “Görüşe konu yapılan hususun, Anayasanın 90 ıncı maddesi gereği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararların bağlayıcılığı karşısında yasal olarak gerçekleştirilen sendikal faaliyetlere katılımın özür olarak kabul edilmesi gerektiği.” denilerek sendikal faaliyetler kapsamında yapılan eylemlerin özür kabul edilerek disiplin cezası verilmemesi gerektiği ifade edilmiştir.
NOT: Yukarıda sayılan gerekçeler ışığında, tüm hukuki düzenlemelere ve oluşmuş yargı içtihatlarına rağmen üyelerimizi bir günlük iş bırakma eylemimize (tehdit,soruşturma v.s.) katılmamaya zorlayan idareciler hakkında; Türk Ceza Kanunun 118. Maddesi uyarınca işlem tesis edileceğini ayrıca hatırlatmak isteriz.
-Yukarıda bir kısmına yer verdiğimiz açıklamaların aksine hareket edenler için Türk Ceza Kanununun ‘Sendikal hakların kullanılmasının engellenmesi’ başlıklı 118.maddesindeki; ‘(1) Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir sendikanın faaliyetlerinin engellenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’ hükümleri gereğince suç unsuru oluştuğunun bilinmesini isteriz.
TEÇ-SEN GENEL MERKEZİ

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve bağımsız araştırma kuruluşu ENAG tarafından açıklanan Temmuz ayı enflasyon verileri, bir kez daha gerçeklerle yüzleşmemiz gerektiğini açıkça ortaya koymuştur.
Memur ve emeklilere yapılan yüzde 5’lik maaş artışına karşılık, yalnızca kiralardaki yüzde 41,13’lük artış bile bu oranın sekiz katından fazladır. Milyonlarca sabit gelirli çalışan ve emekli, bir yandan maaşların hızla erimesiyle, diğer yandan fahiş kira artışlarıyla yaşam mücadelesi vermektedir. Bugün görevdeki memurun aldığı maaş yetmemekte, emeklinin aldığı ise hayatta kalmasına dahi olanak tanımamaktadır.
İstatistik oyunları ve hedeflenen enflasyon tahminlerine göre belirlenen maaş artışları, gerçek hayat pahalılığını telafi etmekten uzaktır. Bu veriler bir kez daha göstermiştir ki, yalnızca yüzdelik artışlarla yapılan zamlar göstermelik olmaktan öteye geçmemektedir. Bu nedenle; yüzdelik zamların yanında, taban aylığa yapılacak doğrudan artışlar, memur ve emeklinin derinleşen geçim krizine karşı en azından sınırlı da olsa bir rahatlama sağlayabilecektir.
Ancak toplu sözleşme görüşmeleri devam ederken, yetkili konfederasyonu temsilen açıklama yapan Ali Yalçın’ın ifadelerinden hayretle anlıyoruz ki, masadaki nihai hedef, yalnızca hedeflenen enflasyonun biraz üzerinde bir artışla sınırlı tutulmaktadır. Bu yaklaşım, milyonlarca kamu çalışanının beklentilerini ve yaşadığı ekonomik gerçekleri tamamen yok saymaktadır.
Buradan bir kez daha açıkça çağrıda bulunuyoruz: Toplu sözleşme masasında bulunan tüm konfederasyonlar; yüzdelik artışın yanı sıra, mutlaka taban aylığa da ek zam almadan o masadan kalkmamalıdır. Aksi bir durumda, kimse kamuoyunun karşısına çıkıp kazanımdan söz etmesin. Ağır konuşuruz.
Unutmayın; kamu çalışanlarının ve emeklilerinin artık kuru sözlere değil, ekmeğini büyütecek gerçek kazanımlara ihtiyacı var.
Salih Burçin POYRAZ
TEÇ-SEN Genel Başkan Vekili













